Top Menu

6 Temmuz 2014 Pazar

The Double ( Öteki ) - Modern zamanlarda bir Klasik




Bu filmin posterini uzun zamandır görüyordum. Beni çeken bir şeyler olduğunu biliyordum. İki saat önce sonsuz kararsızlığımı kırıp filmi izledim ve iyi ki de izlemişim dedim.
The Double ünlü yönetmen Richard Ayoade'nin zihninden, modern zamanların 2013'ünde çıkmış ama sanki Kubrick'in imzasını attığı bir kült film olma bahtiyarlığına erişmiş gibi, geldi ve daracık zihinlerimizi eski havasıyla genişletti. Jesse Eisenberg'in izlediğim 4. filmi ve açıkça söylemek gerekirse bu denli başarılı bir oyunculuk gerçekleştireceğine inanmıyordum. The Social Network, Now You See Me, Zombieland filmlerini izlemiştim ve keyif de almıştım ancak bunlar zaman öldürmek yada arkadaşlarınla birlikte izlenebilecek filmlerdi. Oysa The Double, senaryosunun Dostoyevski gibi büyük bir yazarın elinden çıktığı kült bir film, kesinle ailecek yada arkadaşlarla izlenebilecek basit bir film değildir. İmkanı yok yapamazsınız. Siz filmin barındığı anlamlarda, sonsuz bilinçaltı dehlizlerinde gezerken arkadaşlarınızın size cevabı bol bol somurtmak ve sıkılmak olacaktır.



 Mia Wasikowski 'nin filmi olduğunu bilseydim çok daha öncesinde izlemiştim. Özellikle Stoker, Madam Bovary, Alice in Wonderland gibi farklı filmlerde karşıma çıksa da yeteneği aşikardı. 
Çoğu konu ağırlıklı filmde ünlü oyuncular tercih edilmez çünkü karakterin ününün konuyu aşması bir diğer deyişle önünü kapatması istenmez. Konu ağırlıklı böyle bir filmde ismi çoktan duyulmuş bu iki karakteri görmek beni gerçekten şaşırttı. Ama belki de yönetmen bu gerçeğin farkında olduğundan filminin ismini duyurmak istedi. Ki oyuncuların yeteneği göz önüne alındığında yaptığı seçimlerin kalitesi yadsınamaz.



Filmin konusuna gelecek olursak Simon James insanların görmezden geldiği, içine kapanık, güçsüz bir adamdır. 19xxlerde, yaşlı ve karanlık bir dünyada kapana kısılmış, annesinin bile aşağıladığı Simon 7 yıldır bir fabrikada çalışmaktadır ve fabrikadaki insanlar ne yüzünü ne de ismini hatırlamaktadır. İş yerine her gidişinde ziyaretçi kartı imzalamak zorundadır, sevdiği kıza bir türlü açılamamaktadır ve restoranlarda siparişi ya yoktur ya da zamanında gelmemektedir.  Yaşadığı dünya o kadar karamsar ve karanlıktır ki her mahallenin kendine özel intihar timi vardır. Görmezden gelinmek, hayalet gibi yaşamak ve görüldüğü nadir anlarda aşağılanmak o kadar rezil bir duygu ki dayak yese, zorbalık görse belki daha az üzüleceksiniz. Sevdiği kızın tam karşı binasında otururken gizlice onu izlemesi ve yakaladığı nadir fırsatlarda konuşma yetisini kaybetmesi hayatın ona attığı kazıklardan sadece biridir. Bu Simon James öyle bir adamdır ki asansöre binse çalışmaz, inmeye kalksa kapı kapanır.



 Bu çaresiz yalnızlığın ve kaybolmuşluğun arasında Simon James bir gün James Simon adında biriyle tanışır. James, Simon'ın aynadaki yansıması gibi görünse de karakterleri arasında kocaman uçurumlar vardır. Simon restorandaki garsona bağırmanın etik bir davranış olmadığını düşünürken, James siparişini zamanında alır. Simon hazırladığı raporları patronuna bir gün gösteremezken James patronun halefi olur. Simon işçi kartıyla kapıdan geçemezken James'in tek bir gülümsemesi ona bütün kapıları ve bütün kadınları açar. Simon ilk başlarda bu arkadaşlıklarından eğlense de daha sonrasında eskisinden daha kötü bir hayatın içine çekildiğini fark eder. Çünkü James, Simon'ın yüzünü kullanmaya başlamıştır. Simon, James için yetenek sınavına girerken James onun kız arkadaşını çalar. Bir süre sonra Simon'ın şu şekilde bağırdığını duyarsınız: "İnsanım ben, fuckers, ben varım!"
Filmin sonunu sizlere bırakıyorum.
İzlemek isteyenler aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilir.
http://unutulmazfilmler.com/the-double-oteki-k2.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

eklemek istediğin bir şey varsa çekinme, söyle :)