En çok da kendi kitaplarımı yani sahip olduğum, bana ait diyebildiğim kitapları okumak çok hoşuma gider.
Biraz övünecek olursam kendime ait bir kütüphanem var diyebilirim
: )
Okumak küçüklüğümden bu yana damarlarıma işlemiş bir bağımlılık. Aynı uyuşturucu gibi. Bana özel yapılmış bir uyuşturucu gibi sanki ( sevgili Edward sevenler bu cümle size geldi. )
Ancak şu son günlerde büyük üstat Oğuz ATAY sayesinde bildiğim ama farkında olmadığım bir şeyi öğrendim. (Garip bir cümle oldu değil mi ?) O zaman şöyle anlatayım. Biliyormuşum ama haberim yokmuş. (Evet bu daha iyi.)
Okumak ikiye ayrılıyor. Bilinçli okumak yani sindirerek, düşünerek, hayata geçirerek okumak ve bir diğeriyse bilinçsiz okumak yani amaçsızca, bir kulağından girip diğer kulağından çıkacak şekilde, zamanını boşa harcamak.
Bilinçli okumak öyle anında yapabileceğiniz bir şey değil. Her öğrenmenin bir temeli olduğu gibi bilinçli bir okur olmanın da bir ilk adımı vardır.
Bilinçli bir okur olmak için önce merak lazım. Sonra merakını giderme azmi. Yani bir diğer şekilde öğrenmeye çalışmak. Azimli olmak lazım. Soruşturmak, araştırmak ve derinlemesine okumak. Öyle ki merakınızı giderdiğinizde aldığınız zevkten o kadar memnun olacaksınız ki öğrenme aşkı içinize işleyecek. Ve bir süre sonra beyniniz okumaya bağımlı olacak. Okudukça, öğrendikçe yeniden ve yeniden okumak isteyeceksiniz. Kendinizi tatmin edene ve gözünüz doyana kadar okuyacaksınız. Fakat asla tatmin olmayacaksınız. Gün geçtikçe aldığınız bir cevap yeni bir soruyu daha karşınıza çıkaracak. Ve sonra bir soru daha. Yeni bir cevap bulma arayışı daha karşınıza çıkacak. İlim aşkı kalp gibi atmaya başlayacak içinizde. Dedim ya aynen uyuşturucu gibi. Tabii bu daha oyunun başı. Bilinçli okur öğrendiklerini hayatına geçiriyorsa bilinçlidir. Hayatınızda atacağınız tek bir adımı bile öğrendiklerinizle ilişkilendiriyorsanız bilinçli olmuşsunuz demektir.
Olaya bir de şu yönden bakalım. Yazarların etkilendikleri şeyler çoğunlukla sosyal yaşantıları, toplumsal olaylar ve tecrübeleridir. Tecrübeler bir yazarın okuruna verebildiği en değerli öğrenmedir. Çünkü insan hayata bir kez gelir. Bu tek seferlik ömürde, kendi açınızdan bir ömre sığamayacak kadar büyük ve derinden etkileyen olaylar yaşarsınız. Ve önünüze çıkan bu acı tatlı olaylar sizi hatalarınızdan ders almaya yöneltecektir. Peki öyleyse şu soruyu soralım insan için en değerli şey nedir? Zaman ve Sağlık. Zamanı ele alırsak, zamanınızı en verimli geçirmenin yolu başkalarının hayatlarından ve hatalarından ders almaktır. Öyleyse neden yapmayalım? Biraz bencilce düşünün, en iyisini elde etmeye ve en mutlu olmaya çalışın. Sizin tek gerçek dostunuz kitaplar olur böylece.
Mustafa İnan ile ilgili daha fazla bilgi için bu bağlantıyı tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
eklemek istediğin bir şey varsa çekinme, söyle :)