Internete baktığınızda kitapla ilgili bir çok yorum yada tez bulabilirsiniz. Her okuyan kafasına göre kitabı yorumlamaya, çözümlemeye çalışınca bir birinde farklı görüşler ortaya çıkıyor. Kimisi çok beğendiğini, kimisi hiç beğenmediğini söylüyor. "Bir kitap okudum hayatım değişti!" cümlesiyle, "Neyini beğeniyorlar bu salak kitabın!" cümlesi yan yana olunca kendimi büyük bir çıkmazda buldum. Şu ana kadar basit yada kaliteli bir çok kitap okudum. Kitabı bitirdikten sonra gelen ilk on dakika, o kitabı okuduktan sonra hala aynı insan olabilir miyim, diye düşünmekle geçti. Zor bir durum. Kişiliğiniz henüz tamamlanmamışsa kelimelerin sizi etkisi altına alması çok daha kolay oluyor. Kitabın bittiği o çıkmaz, nereye, ne yöne gideceğinizi kestiremediğiniz o anlar sizi hiç ummadığınız duygusallığın içine sokuyor. Gönülçelen'de de böyle hissettim. Ne düşüneceğimi kestiremedim. Okurken yazarla bir oldum ama kitap bittikten sonra "Bu kitap bana ne kazandırdı?" diye düşünmeden edemedim. Belki de yazar bana bir şey katmak için yazmadı o kitabı. Belki üzerinde düşünmem gereken hiç bir şey yok. Sadece kendimi o hüzünlü ama akıcı kelimelere bırakıp hayatımın bir saatini Holden Caulfield olarak geçirmemi istemişti hazar. Olamaz mı? Hayatının bir dönemi ruhu uçuruma saplanırken, yalnız olmaktan sıkılıp düşüncelerde dolaşmak istemişti. Bu akla en yatkın olanı. Düşünmeyi bırakmak lazım. Anlamayı, elle tutulur hale getirmeyi bırakmak lazım. Kitap bazen sadece bir kitaptır.
17 Ağustos 2013 Cumartesi
Çavdar Tarlasında Çocuklar ( Gönülçelen ) - J. D. Sallinger
Internete baktığınızda kitapla ilgili bir çok yorum yada tez bulabilirsiniz. Her okuyan kafasına göre kitabı yorumlamaya, çözümlemeye çalışınca bir birinde farklı görüşler ortaya çıkıyor. Kimisi çok beğendiğini, kimisi hiç beğenmediğini söylüyor. "Bir kitap okudum hayatım değişti!" cümlesiyle, "Neyini beğeniyorlar bu salak kitabın!" cümlesi yan yana olunca kendimi büyük bir çıkmazda buldum. Şu ana kadar basit yada kaliteli bir çok kitap okudum. Kitabı bitirdikten sonra gelen ilk on dakika, o kitabı okuduktan sonra hala aynı insan olabilir miyim, diye düşünmekle geçti. Zor bir durum. Kişiliğiniz henüz tamamlanmamışsa kelimelerin sizi etkisi altına alması çok daha kolay oluyor. Kitabın bittiği o çıkmaz, nereye, ne yöne gideceğinizi kestiremediğiniz o anlar sizi hiç ummadığınız duygusallığın içine sokuyor. Gönülçelen'de de böyle hissettim. Ne düşüneceğimi kestiremedim. Okurken yazarla bir oldum ama kitap bittikten sonra "Bu kitap bana ne kazandırdı?" diye düşünmeden edemedim. Belki de yazar bana bir şey katmak için yazmadı o kitabı. Belki üzerinde düşünmem gereken hiç bir şey yok. Sadece kendimi o hüzünlü ama akıcı kelimelere bırakıp hayatımın bir saatini Holden Caulfield olarak geçirmemi istemişti hazar. Olamaz mı? Hayatının bir dönemi ruhu uçuruma saplanırken, yalnız olmaktan sıkılıp düşüncelerde dolaşmak istemişti. Bu akla en yatkın olanı. Düşünmeyi bırakmak lazım. Anlamayı, elle tutulur hale getirmeyi bırakmak lazım. Kitap bazen sadece bir kitaptır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
freudsal bir yaklaşım bazen bir puro sadece bir purodur,
YanıtlaSil