Şarkının Hikayesi:
Hikaye şöyledir efendim: Brazzaville İstanbul'daki ilk konserleri için gelmişlerdir, Özgecan Tapa ve David Brown tanışmışlardır. Özgecan'ın Almanya'ya okumaya gideceğini öğrenen David ''bir daha geri dönmezsin herhalde'' demiş.
Özgecan da, Boğaziçi ile nişanlı olduğunu söylemiş, çünkü yıllar önce bir boğaz seferi sırasında nereye giderse gitsin sonunda hep İstanbul'a geri dönme dileğiyle yüzüğünü boğaz'ın sularına attığını ve boğaziçi ile böylece nişanlanmış olduğunu söylemiş.
David de bunun üzerine hikayeyi şarkı haline getirip, Özgecandan klipte oynama sözü almıştır.
Özgecan da, Boğaziçi ile nişanlı olduğunu söylemiş, çünkü yıllar önce bir boğaz seferi sırasında nereye giderse gitsin sonunda hep İstanbul'a geri dönme dileğiyle yüzüğünü boğaz'ın sularına attığını ve boğaziçi ile böylece nişanlanmış olduğunu söylemiş.
David de bunun üzerine hikayeyi şarkı haline getirip, Özgecandan klipte oynama sözü almıştır.
not: alkışlarla yaşıyorum'dan alıntılanmıştır.
Sözleri:
She was married to the Bosphorus
She threw her ring in then she blew a kiss
To the Ottomans and Byzantines
Lying beneath the sea
She wore a pink and yellow summer dress
She kept her hair just like a poetess
She traveled all the way to Germany
The trains and the cold, dark sea
The amber glow of a morning cigarette
On the Istiklal Cadessi
The vapor trails and the tiny minerettes
All the domes in silhouette
Ahhhhh Ahhhh Ahhhh…
She threw her ring in then she blew a kiss
To the Ottomans and Byzantines
Lying beneath the sea
She wore a pink and yellow summer dress
She kept her hair just like a poetess
She traveled all the way to Germany
The trains and the cold, dark sea
The amber glow of a morning cigarette
On the Istiklal Cadessi
The vapor trails and the tiny minerettes
All the domes in silhouette
Ahhhhh Ahhhh Ahhhh…